Sitcomlardan Öğrenebileceğimiz 4 Hayat Dersi
Bu yazı fikrini Friends Reunion bölümünü izlerken olgunlaştırdım. Ve nasıl reunion "bölümü" bir bölümden çok Friends dizisini yad eden bir belgesel tadında olduysa, bu yazı da spesifik sitcomlardan çıkarılabilecek spesifik dersler üzerinde değil sitcom türünün genelinden çıkarabileceğimiz dersler üzerine olacak.
YouTube'da izleyin
Bu yazıda bahsedeceklerimi YouTube kanalımda video olarak da izleyebilirsiniz 👇
Her bölüm mükemmel olamaz
İlk odaklanmak istediğim şey, tüm sitcom severlere tanıdık gelecek bir konu. O da Her bölümün mükemmel olamayacağı gerçeği. Hepimizin yaşadığı bir hayal kırıklığıdır bu: Yeni bir sitcom keşfederseniz, karakterler güzel yazılmıştır, ana fikri hoşunuza gitmiştir, komiktir eğleniyorsunuzdur. Ama sezon ortasına doğru bir bölüm gelir. Sanki başka bir diziymiş gibi mantık hataları ve kötü esprilerle doludur hatta eğer bölümleri durmadan arka arkaya izliyorsanız bu bölüm bitince ara verirsiniz falan. Sanırım bunu hayata nasıl bağlayacağımı çoktan anlamışsınızdır: her gününüz önceki ile aynı kalitede ve mükemmel olamaz.
İlla kötü bir gün geçirmemize de gerek yok bazen gün boyu çok küçük şeylerle meşgul oluruz. Çok da önemli olmayacak işler yaparız veya önemli olacağını düşündüğümüz işler için çalışırız ama küçük adımlar atarız veya herhangi bir sonuca varamayız. Bunu erken kabul etmek üzerimizdeki o inanılmaz baskıyı biraz olsun azaltabilir diye düşünüyorum. En azından benim üzerimdeki baskıyı azaltıyor. Başkasının dizisi her bölümde ejderhalar uçuruyor veya sürekli en zor cinayet vakalarının faillerini yakalamak için akıl almaz ipuçları arıyor olabilir. Ama o dizilerin hem çok zamanı hem de sitcomların onlarca katı bütçeleri var. Kaynak farklılıkları bir yana, her gün zaten başımıza unutulmayacak muhteşem olaylar gelse o zaman muhteşem kelimesinin bir anlamı kalmaz. Bir gün yeni bir işe girdiğinizi ertesi gün aşkı bulduğunuzu sonraki gün arkadaşlarınızla vegasa gidip muhteşem bir gün geçirdiğinizi ve vegasta hayatınızın aşkıyla evlendiğinizi düşünün. Üç günde 5 yıllık hikayeyi tükettiniz artık 4. günün daha özel olması çok zor. Bunu deneyen dizinin sonunu da gördük.
Bu yüzden ufak adımlar attığımız günlerin de değerini anlayalım ve büyük olay örgüsünde bizi biraz bile olsa ileri götürmelerini yeterli görelim ki büyük olaylar başımıza geldiğinde bunların kıymetini daha iyi bilebilelim. Çünkü çoğu zaman bugün önemsiz olduğunu düşündüğümüz işlerin ileride bize neler getireceğini görmemiz mümkün değil. Bundan 3 yıl önce, 2 Haziran 2018'de ilk teknik sunumumu yapmıştım. 6 kişi gelmişti ve canlı kodlamada patlamıştım. O gün bırakın önemsiz nötr bir olay gibi gözükmeyi baya kötü bir olay gibi gelmişti. Ama eğer o gün o sunumu yapmasam sesli teknolojiler kadar seveceğim bir alan bulmayabilir ve bana büyük keyif veren topluluk faaliyetlerine organizatör veya expert olarak hiç katkıda bulunamayabilirdim.
Yanınızda arkadaşlarınız varsa eğlenmek için bir şey yapmanıza gerek yok
Konuşmak istediğim ikinci konu da aslında birinci ile alakalı. Dedik ya her bölümde çok eğlenceli setler kurulamayabilir veya yüksek gerilimli hikayeler anlatılamayabilir ama sitcomların bazen en eğlenceli bölümleri zaten bunların yapılmadığı bölümlerdir. Şehirde elektrikler kesilir veya fırtına çıkar -bir şey olur- ve karakterler eve tıkılıp kalırlar. Bölüm genelde tek mekanda ve misafir oyuncu olmadan ana karakterlerle geçer. Bu bölümlerin bir adı var.
İşte bu genelde sezon ortasında bütçe korumak için çekilen tek mekanlı az masraflı bölümlere Bottle episode yani şişe bölüm diyorlar. Türkçesi var mı bilmiyorum. Ama her ne kadar diğer bölümler kadar süslü olmasalar da popüler sitcomların bottle episodeları genelde akılda kalıcı ve oldukça eğlenceli olurlar. Çünkü iyi yazılmış karakterlerin birbirleri ile etkileşime girmelerini izlemek keyiflidir. Mesela Community isimli şaheser için kurşun atar kurşun yerim ve Paintball bölümlerini sabahtan akşama kadar övebilirim. Ama en sevdiğim bölümü, aynı zamanda bir bottle episode olan, alternatif zaman çizelgelerini gördüğümüz Remedial Chaos Theory bölümü.
İşte bence buradan eğlenmekle ilgili güzel bir ders çıkarılabilir: Eğlenmek mekanla veya aktivite ile alakalı bir durum değil. Ben de çok seviyorum dışarı çıkmayı, partilemeyi falan bunda bir sorun yok. Şu virüs tehlikesinden bir kurtulalım da iyi bir dans edeyim diye bekliyorum. Ama yani günün sonunda yanınızda güzel insanlar olmadan eğlenmek pek de kolay bir şey değildir. Çünkü eğlence insanlarla alakalıdır ve arkadaşlarınız yanınızda olduğu sürece eğlemek için çoğu zaman başka bir şeye zaten ihtiyacınız yoktur.
Bu arada partilemeyi severim falan dedim de doğru tense sanırım sever-dim olacaktı. İlk hangi sitcom karantinadan bottle episode yapacak acaba. Çoktan yapıldıysa yorumlarda yazın lütfen.
Kendimizi pek de iyi tanımıyoruz
Sitcom izlemenin sitcom yaşamaktan daha keyifli olmasının bir sebebi var. O da dışarıdan baktığınızda karakterleri sevmenin, karakterlerin kendilerini sevmelerinden daha kolay olması. Çünkü sitcomlarda karakterler çoğu zaman başlarına gelen olaylara tepki vermekten yani reaktif davranmaktan, kendilerini tanımaya fırsat bulamazlar. Genelde peşinde koştukları şey her ne ise gerçekten istedikleri şey değildir. Ne istediklerinden emin değillerdir. Aslında sadece ne istedikleri de değil, kendi iyi özelliklerinden ve kusurlarından da çoğu zaman bihaberdirler. Özellikle iyi yanlarını genelde görmezler.
Tanıdık geldi mi? Kanalımda sıklıkla konuşmayı düşündüğüm bir şey kendini tanıma konusu çünkü benim biraz bu yazıları yazmam veya videoları çekmem de kendimi tanımak adına yaptığım işler. LifeOS aynı şekilde alışkanlıklarımı önce tanıma sonra iyileştirme yönünde attığım bir adım aslında. Bunları yapıyorum çünkü vaktimi beni gerçekten tatmin etmeyen şeylere ayırmak istemiyorum. Bu yüzden beni fenomen yaşam koçları gibi hiçbir zaman yaşamının en doğru yolunu buldum diye anlatırken göremeyeceksiniz, sizinle hep yolculuğumu paylaşıyor olacağım. Ama bu fenomen olmak istemiyorum demek değil, kanala abone olun hala olmadıysanız.
Sitcomlarda karakterler gerçekten istedikleri asıl şeyi ancak sezon finallerinde veya dizi finalinde anlarlar ve bulurlar. Ama bence gerçek hayatta sizi neyin mutlu olduğunu keşfetmek için sonuna kadar beklemeyin. Çünkü burada amacınız izleyiciyi mutlu etmek değil, mutlu olmak.
Karakterin hikayesinin sonu değil, oraya nasıl geldiği önemlidir
Sondan bahsetmişken, sitcomların ve hayatın bir ortak tarafı da ikisinin de final yapması. Doğum günü konulu yazıda ölüm konuşmak istemiyorum ama final deyince illaki ölümü düşünmeyin. Şu anda sizin için problem olan, kafanıza taktığınız - okul, stresli bir proje, uzun süreli bir flirt - her şeyin bir sonu var. Bu son iyi veya kötü olabilir.
Veya kimilerince iyi kimilerince kötü olabilir.
Şöyle örnek vereyim bundan 4-5 yıl önce kafamda problem olan hiçbir şey şu an benim için önemli değil: hakimlik sınavı, aşık olduğumu sandığım kişi, Game of Thrones.
Bu tabii şu demek değil, ya o zaman hiçbir şeyi kafaya takmayalım nasıl olsa hepsi önemsizleşecek. Bunu demek istemiyorum tabii ki. Ama nasıl ki bir sitcomu izlerken sürekli sonunu düşünmüyorsak, o bölüme odaklanıp eğleniyorsak, hayatı da sonuç odaklı değil yolculuk odaklı yaşamak gerektiğini düşünüyorum. Bazen sonuca o kadar odaklanıyoruz ki karşımıza çıkabilecek diğer fırsatları görmüyoruz. Veya istediğimiz sonucu elde etsek bile oraya varana kadar yaptığımız hiçbir şeyden keyif almıyoruz.
Bu tabii ödül/ceza odaklı eğitim sisteminin de belki sonucu olabilir ama biraz gidiş yolundan da puan vermemiz lazım kendimize. Bu bana özellikle bir şeyler öğrenirken çok oluyordu. "İngilizceyi iyice bir öğreneyim de sonra ikinci yabancı dile ağırlık veririm" diye diye öğrenmedim Fransızcayı.
Dili iyice öğrenmek nedir ya :D Bu arada o ikinci yabancı dil meselesine de sıra gelecek şu video işini bir çözeyim.
Sözlerimi yavaş yavaş toparlamak istiyorum: Aslında vermek istediğim asıl mesaj hayatı çok da ciddiye almamak, her olayı her anı çok önemli görüp kendimize eziyet etmemek. Sitcom yıllarına son hız giriş yapan biri olarak, bu sürekli belirsizlik halini benimsemenin ve her bölüm çıkan problemlerle baş ederken keyif almayı unutmamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yaşım için hedefim bu. Eğer yapamazsam diziyi iptal edip zengin kız fakir oğlan dizi koyarlar yerime.
Yazıyı beğendiyseniz YouTube kanalıma abone olarak üreteceğim içeriklerden haberdar olabilir ve kendini geliştirmeyi isteyenlerden oluşan küçük topluluğumuza katılabilirsiniz.